Günümüzde birçok meslek, teknolojinin hızlı gelişimi ve değişen toplum ihtiyaçlarıyla birlikte giderek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu değişimden nasibini alan iş kollarından biri, bazıları için nostaljik bir anı, diğerleri içinse kaybedilmiş bir gelecek olan geleneksel zanaatlar. "Mesleğin son temsilcisi" olarak tanınan Ali Bey, yıllarca süren mücadelelerin ardından artık bu mesleği devam ettirmenin zor olduğunu itiraf ediyor.
Üzerinde çalıştığı meslek, atalarından öğrendiği bir zanaat. Yıllar su gibi akıp geçerken, genç kuşaklar bu tür işlere yönelmeyi tercih etmediler. Ali Bey, "Ben bildiğim kadarıyla bu mesleği son temsilcisi olarak sürdürüyorum; ama inanın çok zor." diyor. Elden ele geçen ustalık, usta çırak ilişkileriyle kuşaklar boyunca aktarılmış; ancak teknoloji ve modernizasyon bu değerleri sarmalamış durumda. İnsanlar, 100 yıldan fazla süredir uygulanmakta olan bu zanaatin ortadan kalkmasına tanıklık ederken, teknoloji-savunucuları ise geleceği dijitalleştirme yolunda adım atıyor.
Geleneksel zanaatın kayboluşunun sebepleri arasında, gençlerin ilgi alanlarının değişmesi, otomasyon sistemlerinin yaygınlaşması ve maliyetlerini düşürmek isteyen işletmelerin gelip geçici yöntemlere yönelmesi yer alıyor. Ali Bey, "Bir zamanlar her ailede bir usta veya çırak vardı; şimdi ise insanlar bilgisayar başında vakit geçirmeyi tercih ediyor." diyor. Mesleki eğitim kurumları da bu duruma katkıda bulunuyor. Geleneksel zanaatlar yerine daha modern mesleklere yönlendirilmek, gençleri eski zanaatların bilinçli bir şekilde terk etmesine sebep oluyor.
Ali Bey’in dükkanında oturduğu sırada gözleri dalıyor; özellikle gençlerin bu yöneliminin kaygı verici olduğunu vurguluyor. Bu bağlamda, eski meslekleri yeniden canlandırma çabalarının da artış göstermesi dikkat çekiyor. Bazı sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler, geleneksel zanaatların korunması için kurslar düzenlemeye ve bu mesleklerin kıymetini anlatan projeler geliştirmeye başladılar. Ancak, tüm bu çabalara rağmen, gençlerin bu alanlardan uzak duruşu devam ediyor.
Ali Bey, "Dükkanımda çalışırken bana yardımcı olacak bir çırak bulmakta zorlanıyorum. Gerçekten bu işin değerini bilene ulaşmak imkansız gibi." diyor. Tüketim alışkanlıkları da bunun tam aksine bir düzeni işaret ediyor. İnsanlar, el yapımı ürünlerin yerine çabuk ve ucuz olanlarını tercih ederken, Ali Bey gibi gelenekçi ustalar gelecek için büyük bir kaygı içerisinde yaşıyorlar. Geleneksel zanaatlerin kaybolması sadece iş olanağına değil; aynı zamanda kültürel mirasın da yok olmasına neden olabilir.
Ali Bey’in hikayesi, modern çağın getirdiği zorluklara dikkat çekmekle kalmıyor, aynı zamanda bu değerli zanaatın nadir temsilcileri için bir farkındalık yaratılması gerektiğine dair bir mesaj taşıyor. Belki de, uğruna savaştığı zanaat, ilerde daha çok insanın dikkatini çekebilir. El yapımı, özgün ve benzeri olmayan ürünler, aslında bazı insanların gözünde bir lüks olarak tanımlanıyor ve bu durum, zanaatlarının kaderine mührünü vuruyor.
Sonuç itibarıyla, Ali Bey'in mesleği bir simge haline gelmiş durumda. Kaybolan bir geçmişi, geleceği belirsiz bir bugüne taşırken, genç neslin nereye yönelmesi gerektiği sorusunu da sorgulatıyor. Geleneği yaşatmaya çabalarken, zamanın hızla geçişi içinde kaybolmaya mahkum olan meslek dallarının yeniden canlanması ve genç kuşakların bu yolda adım atabilmesi umuduyla; Ali Bey, hala dükkanında bekliyor.