Son yıllarda dünya genelindeki güç dengeleri, ülkelerin askeri kapasiteleri ve stratejik hamleleri ile şekilleniyor. Bu noktada Rusya, askeri gücünü artırmanın yanı sıra nükleer kapasitesini de sürekli gözden geçiriyor. Özellikle Vladimir Putin’in liderliğinde ülke, nükleer denizaltı programlarına büyük yatırımlar yapıyor. Ancak bu süreçte, uluslararası gözlemcilerin dikkatini çeken bazı unsurlar ortaya çıkıyor. Son dönemde yapılan haberler, Rusya'nın nükleer denizaltılarını izleyen çeşitli istihbarat faaliyetlerini gündeme getiriyor. Bu durum, hem askeri stratejiler açısından önemli bir gündem maddesi haline geliyor hem de uluslararası güvenlik dinamiklerini etkiliyor.
Rusya’nın nükleer denizaltı kapasitesi, Soğuk Savaş döneminin sonlarından itibaren önemli ölçüde gelişti. Putin, iktidara geldiği 2000'li yıllardan itibaren, nükleer denizaltı programlarına büyük önem vererek bu alandaki yerini güçlendirdi. Özellikle Borey ve Yasen sınıfı denizaltılar, Rusya'nın nükleer deterrans (yıldırma) stratejisinin temel taşlarını oluşturuyor. Bu denizaltılar, uzun menzilli nükleer füzeler ile donatılmış olup, düşman iç cephelerini hedef alabilme yeteneğine sahip.
Son yıllarda, Rusya, bu denizaltıların sayısını artırma ve modernizasyon çalışmalarına hız kazandırdı. Bu kapsamda, bu denizaltıların sualtındaki görünmezliği ve hareket kabiliyeti üzerinde duruluyor. Uzmanlar, bu denizaltıların izlenmesi ve tespit edilmesinin, özellikle NATO ülkeleri için büyük bir endişe kaynağı olduğunu ifade ediyor. Nükleer denizaltıların balistik füzeler taşıyarak stratejik saldırılar gerçekleştirebilme yetenekleri, dünya genelinde büyük bir tehdidi de beraberinde getiriyor.
NATO ülkeleri, Rusya’nın nükleer denizaltılarını izlemek amacıyla çeşitli istihbarat faaliyetlerine başvurdu. Bu kapsamda, özellikle Kuzey Amerika ve Avrupa’da çeşitli askeri tatbikatlar düzenlendi. Rus deniz kuvvetlerinin hareketleri, uydu görüntüleri ve deniz yüzeyi takip sistemleri ile sürekli gözlemleniyor. Gözlemciler, Rusya’nın nükleer denizaltılarını gizlice geliştirdiği ve sualtında daha fazla varlık göstermeyi hedeflediği konusunda endişelerini dile getiriyorlar.
Bazı uzmanlar, bu durumun bir tür soğuk savaş atmosferine yeniden dönüşü gösterebileceğini belirtiyor. Özellikle, NATO ülkelerinin bu tür bir tehdit karşısında nasıl yanıt vereceği büyük bir tartışma konusu haline geldi. Stratejistlere göre, eğer Rusya, nükleer denizaltılarını daha fazla kullanmaya karar verirse, bu durum dünya barışını ciddi şekilde tehdit edecektir. Askeri dengelerin sağlanması ve uluslararası ilişkilerin geliştirilmesi için bu tür stratejik hamlelerin dikkate alınması gerekiyor.
Sonuç olarak, Putin’in gizli savaşı olarak adlandırılabilecek bu süreç, hem ulusal hem de uluslararası güvenlik için kritik öneme sahip. Nükleer denizaltıların izlenmesi, sadece askeri bir tehdit oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda diplomatik ilişkileri de etkileyen bir unsur haline geliyor. Dünya, bu durumu izlemeye devam edecek ve her iki taraf arasında gerçekleşecek olası bir kriz, küresel barışı derinden sarsabilir.